Tekirdağ, insan yerleşimine dair en eski kalıntılara ev sahipliği yapmaktadır. Karansıllı köyü yakınlarındaki Yatak, Kuştepe ve Malkara yakınlarındaki Balıtepe adlı buluntu yerleri, Alt Paleolitik Çağ’a ait aletlerin bulunduğu açıkhava buluntu yerleridir. Bu kalıntılar, tipolojik olarak bir milyon yıl ile 250 bin yıl öncesine tarihlenmektedir.
Paleolitik ve Kalkolitik Dönemler
Tekirdağ’ın doğusunda bulunan Menekşe Çatağı, Kalkolitik Çağ’dan Helenistik Dönem’e kadar yerleşilmiş bir buluntu yeridir. Bu, bölgedeki yerleşimlerin tarihsel sürekliliğini ve önemini göstermektedir.
Trakya ve Antik Medeniyetler
Tekirdağ’ın tarihi, Trakya’daki diğer illerle paralellik gösterir. İlk olarak Traklar tarafından iskan edilen bölge, daha sonra Makedon, Pers, Roma ve Bizans egemenlikleri altında kalmıştır. 1357 yılında I. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılan Tekirdağ, 1703 yılında Avusturya İmparatorluğu’na karşı bağımsızlık mücadelesi veren asi Macar prensi Rakoczi’ye de ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı döneminin sonlarında Edirne vilayetine bağlı bir sancak merkezi olan Tekirdağ, 93 Harbi’nde Rus, Balkan Harbi’nde Bulgar ve I. Dünya Savaşı’ndan sonra Yunan işgali yaşamış, Türk Kurtuluş Savaşı’nın ardından 13 Kasım 1922 tarihinde kalıcı olarak Türk topraklarına katılmıştır.
Antik Dönem ve Arkeolojik Buluntular
Tekirdağ’da bulunan çeşitli Trak tümülüsleri ile Bisanthe ve Heraion Teikhos antik kentleri, bölgenin antik dönemdeki önemini ortaya koymaktadır. Bu dönem boyunca bölgede Trak boyları ve Marmara kıyılarında Yunan koloniciler etkili olmuştur.
Karaevlialtı Höyüğü
Harekkattepe tümülüsü olarak da bilinen Karaevlialtı Höyüğü, Heraion Teikhos antik kentinin yakınında, denizden 150 m içeride yer almaktadır. Tekirdağ-İstanbul karayolu kıyısında bulunan höyük, 1957’deki yol çalışmaları nedeniyle zarar görmüş, daha sonraki yıllarda yapılan kurtarma kazıları ile koruma altına alınmıştır. Bir mezar olan bu yapı, Odris krallarından Kersepleptes’e aittir. Erguvani bir elbiseyle gömülen kralın mezarında meşe ve sarmaşık çelenklere rastlanmıştır. Buluntular, Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenmektedir.
Menekşe Çatağı Höyüğü
Batı ve doğu diye ikiye ayrılan Menekşe Çatağı Höyüğü’nde, batı kısmında yapılan kazılarda Toptepe Kültürü’ne ait M.Ö. 4300’lere, yani Orta Bakır Çağı’na denk gelen buluntulara rastlanmıştır. Höyüğün İlk Tunç Çağı boyunca kullanıldığı ve Troya I ile benzer kapaklara ve Troya II’ye ait nesnelere ulaşıldığı tespit edilmiştir. Bu tabakanın üzerinde Erken Demir Çağı’na (M.Ö. 1200) ait bir tabaka bulunmuştur. Doğu Menekşe Çatağı’nda da benzer dönemlere ilişkin bulgular elde edilmiştir. Erken Demir Çağı’na ait hayvan adakları ve kerpiç kalıntılarının yanı sıra, M.Ö. 2. yüzyıla kadar kullanıldığı sanılan bir tapınak kalıntısı da tespit edilmiştir.
Sonuç
Tekirdağ, Paleolitik Çağ’dan Osmanlı dönemine kadar uzanan zengin bir tarihî geçmişe sahiptir. Bölgedeki arkeolojik buluntular, Tekirdağ’ın tarih boyunca önemli bir yerleşim ve kültürel merkez olduğunu göstermektedir. Bu, bölgenin tarihî ve kültürel mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük bir öneme sahiptir.